31 Aralık 2015 Perşembe

Cingıl Bels

yeni yıl meni yıl.. yaw he he..

meni yıl çok kötü oldu lan. bazı ruh hastası erkek bilimadamlarının araştırmaları vardı öyle. "yüzünüze meni sürün. gençleşirsiniz.. valla bak.." şeklinde.. legalizing cumshot.. 

erkeklerin beyinleriyle düşünmeye başladığı bir yıl gelecek mi acaba.. 

"many yıl" daha naif. çok çok yıllar gibin.

ice age'de manny vardı, fil. ilk ice age ne güzeldi bea.

ice age dedim de, kar yağıyo lan. hayatımda ilk defa yeni yıla karlı havada gireceğim sanırım. en sevdiğim ile bana hep mutsuzluk getiren bir arada. yılbaşını hiç sevmedim oldum olası. neden bilmiyorum. gerçi yeni yıl neden kutlanıyor onu da bilmiyorum. doğum günü kutlamak gibi. dünya güneşin etrafında tur attı diye bissürü tatava.. şapka, düdük, ışıklı plastik çam ağacı fln.. sırf bi süredir görmediğimiz eş dost biraraya gelsin diye uydurulmuş tırıvırılar.. işe yarıyo gerçi de anlamsızlık büyük sıkıntı hafız. 

what's the meaning of life? that's the question..

hayatın anlamını fln bırak da noel babaya şehadet getirtip namaz kıldırmışlar.. imana gelmiş noel. müslüman noel kutlamaz var bi de. thor'un çekici beyninize insin inşallah.. 

birisi bana yeni yıl ile kırmızı renginin mantıksal bağlantısını açıklayabilir mi? kırmızı don, kırmızı sütyen, kırmızı papyon.. neymiş, uğur getirirmiş.. niye? yeşilin suçu ne? beyaz naptı size? madem uğur getiriyo, bütün yıl kırmızı giy.. hazır elin değmişken şapkasında dört yapraklı yonca olan leprikonun sürdüğü unicorn boynuzunda oturmakta olan tavşanın ayaklarına sürün de gel.. garanti olsun.. yılbaşı piyangosu kesin sana vurur.. valla bak..

leprikon, unicorn fln çok yabancı kaldıysa bi çift billur bul. yerel takıl.. yerli malı noeli.. yerli mal.. mal..

billur kalkavan var bi de.. töbe.. 

yılbaşına kafam girsin de kar çok güzel oldu olum.. negzel her yer kaplandı bembeyaz, huzur çöktü şehre. battaniyeler, sıcak çikolatalar havada uçuşuyor evlerde.. kulakta debussy ile karda yürümek.. en sevdiğim. homlıs pipıl ve sokak hayvanlarını görmezden gelirsek (her zaman yaptığımız gibi), her şey şahane.. kar ne güzel, soğuk candır.. (şehir öküzü istanbuldan bildirdi.. teşekkürler şükran..)

geçen kırmızı tişört üstüne yeşil hırka giydim, yürüyen çam ağacı oldum bildiğin.. pantolon da kahverengi denk gelmiş iyi mi.. kütük.. biri ışık takmaya kalkıştı da ağzını kırdım, rahatladım..

"krismıs başka, noel başka, yeni yıl başka.. ne kadar cahil insanlar yahu.." he anam. isa'nın takvimini kullan bütün yıl, krismısta yap artizliğini... ha benim ateistime..

hayatın anlamı dedik ya.. onu bulamadığımızdan s.kim söküm şeylere anlam yüklüyoruz bissürü.. yılbaşı, doğum günü, yıl dönümü falan filan.. dimağımızın alamayacağı büyüklükteki evrendeki konumumuz, dolar kurunun asla dikkate alınmayan onmilyondabirinci basamağı ile eşdeğer olduğundan, anlam simülasyonlarıyla mastürbe ediyoruz kendimizi.. (terimlere gel.. wöehh!) yoksa her şey sahte, anlamsız, boş.. durumun farkındayız da yemiyo itiraf etmek..

sahtelik.. bambaşka bir yazı yazacaktım bu konuya ama ucu çok kötü yerlere gider diye burada araya sıkıştırıyorum.. yeni yıldan dileğim şu: herkes birbirine kafasından geçen cümleleri söylesin.. sansürlemeden, ölçüp biçmeden, arı dürüstlükle.. invention of lying diye filmi vardı ricky gervais'in. benim ütopyam da öyle biyer.. "senden nefret ediyorum, işim rast gitsin diye senle takılıyorum", "öküz gibi aşığım, itiraf etmeye götüm yemiyo..", "bütün yıl hiç bi iş yapmadın. seni kovmak istiyorum ama babanı tanıyorum, kovamıyorum", "senin patron olduğun güne kafam girsin, işsiz kalmaktan korkmasam saniyesinde basarım istifamı", "yalnızlıktan ölesiye korkuyorum, etrafımda da bi sen varsın. başka arkadaşım olsa yüzüne bakmam", "sesin çok kötü. şarkı söylemeyi hemen bırak, başka bir hobiye yönel".. bu minvalde cümleler uçuşurdu havada.. çok kalp kırılırdı belki ama dürüst olurduk birbirimize.. 

bütün bu yılbaşı tatavasından nefret etme sebebim de bu aslında. sahte olması.. facebook gibi.. "bakın ne gadan da muhteşem yaşıyom, oh s.kim t.şşağıma denk.." kıvamında profil sahibi insanların aslında intihardan iki adım uzakta olduğu gerçeği.. sahte doğmuşuz ve büyütülmüşüz hepimiz.. sahte hayatlar yaşayıp sahte öleceğimiz aşikar.. mutsuzluk baki..

hüvel baki var bi de.. ne demek lan o?

düvel.. güzel bira..

"uludağdayım uludağda.. elimde biram, hani ya rakım?" diye bi cümle var.. ço neşeli la.. seksist evet.. ama neşeli..

at gibi alkol tüketilecek bir yılsonu, t.şak gibi kafayla uyanılacak bir yılbaşı bizleri bekler dostlar.. yeni yılın kimseye bis.kim getireceği yok. istediğiniz bişey varsa peşinden koşun.. elde edemeseniz bile deneyim yanınıza kalır.. 

"noel baba öldü" niçe.. (nietzchhehruhaeraosdfhajsdf)

meri krismıs evrivan.. cingıl ol dı vey..

19 Mart 2015 Perşembe

Neden Umut Sarıkaya?

Çünkü eşşeğin z.kinden dolayı..
..
yazmasam olmazdı..

Neden mi Umut Sarıkaya?
Çünkü o; sen, ben, biz, siz, onlar.. İçimizden biri değil, içimizin ta kendisi.. Aklından geçen, "gerçek sen"in istediği, "görünen sen"in g.tünün yemediği.. Göründüğün kişi değil, olduğun kişi.. Hipstır görünümlü tırışka değil, "anadolu çomarı" görünümlü harbi.. Tesbihin gerçekten rahatlattığını kabul edip "barzo" damgası yemekten çekinmeden kullanmaya cesaret edebilen.. 2 saatlik "Ben Howard" maratonundan sonra kulağının aradığı "Erkan Oğur"..

Neden mi Utum Karısaya?
Çünkü o; ceket üstü palto değil, baklava desenli kazak üstü gocuk.. Yerden ısıtmalı değil, demirdöküm sobalı... Ginseng değil, ıhlamur..  Karpal-tünel sendromu değil, fıtık.. Lise dö sen benuğa (istanbul) değil, Çeliktepe Cengizhan Lisesi.. (https://karikaturistan.wordpress.com/2012/12/26/st-benoit-celiktepe-cengizhan-umut-sarikaya/)
Ağlama melis...

Neden mi Yoğurt Sarımaya?
Çünkü o; house Cafe'de spariş verdiğin "kinoalı sebze salatası" masana konurken aklından geçen "şurdan 5 liraya tavuk döner-ayran gömeydim, param cebimde kalaydı amk.." cümlesi.. Hamburger evine gidip 35 lira bayılırken gözünün önünden geçmekte olan büfe sosislisi.. Cremeria milano yerken özlemle çocukluğuna dönüp tadını anımsadığın "meybuz"..  Snickers değil Cino (kayısılı)..

Neden mi Bumu Arımaya?
Çünkü o; tek-kaş olduğun gerçeği.. Kol-bacak-göğüs kılı.. Tatak fırlatmanın verdiği tarifsiz neşe.. Dostların tiksindikçe sana keyif veren osuruk kokusu.. Montla sıçmak (bkz. umut sarıkaya, motla sıç), ıslak sıçmak (bkz. umut sarıkaya, ıslak sıç) gibi fiillere karşı taşıdığın kaçınılmaz aşinalık.. Nine-dede kokusu.. Anne yüreği, baba figürü..

Neden mi Konut Taşımaya?
Çünkü o; hızlı trendeki biznıs kılas yolcu değil, anadolu ekspresi'ndeki vagon aralarında ayakta sigara içen abi.. Her gün işe gidip geldiğimiz ford fokus değil, gizliden gizliye arzuladığımız, içinde müslüm baba çalarken sigara içilebilen tofaş şahin.. Taksiye binip aypedinden hisse alıp satan yolcu değil, kurban bayramının ikinci gününde beleşe akraba ziyaretine giden halk otobüsü yolcusu..  
Adam bildiğin 500t!

Neden mi G.tüm Basurmuya?
Çünkü o; her hafta "çıksa da hatim etsek" diye beklediğin haftalık karikatür-mizah dergisinin "bu hafta yazmış-çizmiş mi lan acaba?" diye gözlerinin ilk aradığı adam.. Tespit üstadı, gözlemin efendisi, rus edebiyatı bilgini, samimiyet timsali.. "Benim de söyleyeceklerim var" köşesinde söylemek istediklerimizin söyleyeni.. Marks-Engels-Lenin üçlüsüne "yavrım doğru diyosunuz da sonuçta işverenler de o kadar kişiye ekmek yediriyo yavrım" diyen teyze.. Bay cingılbört, kaptan flig mortgage, yalnız ve ayı, aşkımızın meyvesi, mutsuzluk...

Neden mi Unut Hatırlama?

Neden mi Kımıl Zararlıya?

Neden mi Mani Faturaya?

Neden mi Bulut Suymuşbaya?

... 

Çünkü o, İstanbul nüfusunun ezici çoğunluğunu oluşturan, sen ben gibi insanların da dahil olduğu grup üyelerine özel, kabul etmediğimiz, etmek istemediğimiz, yok saydığımız köyden göçmüşlük halinin, şehir hayatına adaptasyon dramasının, bu vesileyle girdiğimiz hallerin, triplerin, sahteliklerin gözüne parmağını sokan; bizleri bununla yüz yüze bırakan, bunu yaparken yazdığı-çizdiği şeylerle anırtarak güldüren, güldürürken düşündüren (lanet gelsin bu kavramı icat edene..), içtenliğin vücut bulmuş hali... Tek başına 52 sayfalık bir dergi çıkartmaya kalkışmak yeterince t.şşaklı bir hareket değilmiş gibi üstüne bir de çıkardığı dergiyi 7 lira 75 kuruştan satışa çıkarmaya cesaret eden, bu da yetmemiş olacak ki derginin adını t.şak geçer gibi "naber" koyan, şahsi fikrimce çizgi-roman işinden uzak durması gereken ("perpetium mobile" olmamış umut.. üzgünüm ama gerçekten olmamış..), buna rağmen derginin bir yerindeki minicik karikatür kutusunda, sokaktan geçen demircinin nidasını "demiraleyooğğ!!" şekline yazıp beni bir hafta deli gibi kendi kendime güldüren bir can.. 

İyi ki ben bir karikatür hayranıyım, çizgi-roman hoşlanıcısıyım, ortalamanın üstünde bir mizahseverim, fena değil bir takipçiyim...Ve sen, sen iyi ki varsın Umut Sarıkaya.. 


11 Şubat 2015 Çarşamba

ne var ne yok? - onbir

meleba. birtakım şeyler birikti yazacak. accık depresif ama, idare edersiniz artık. buyrun..

hata yapmak doğamızda var. dna kopyalarken yapılan hatalar sonucu değişe değişe tek hücreli s.kindirik bir canlıdan bugünkü halimize geldik eyvallah fakat hata yapma korkusu nedir la? ya da hata yapınca dünyanın sonu gelmiş gibi hissetmemizin sebebi ne? bırak hata yapayım, bırak yaptığım hatadan bişeyler öğreneyim, yoluma devam edeyim. ne diye hayatımı s.kertiyosun olm? bi de verdiğin hatalı kararlar, kararlı hataya (bkz: kardeş payı, 1. sezon) dönüşmüyor mu? fitil oluyorum. bilinçaltı direksiyona geçip diyo ki "hacı sen güzel hata yapıyosun, hoşuna da gidiyo, dur ben seni aralıksız hata yapan bir döngüye sokayım.. zevkten dört köşe olucaksın! uçurucam olum seni!.." p.zevenk otopilota alıyo resmen. hata yapma özgürlüğü istiyorum laaan!.

hayat bazen hiç istemediğiniz rolleri öyle bir yapıştırıyor ki üstünüze, atsan ataman, satsan sataman.

ergin ataman var bi de. sağlam koç..

koç, biz küçükken kaliteli o.ospu çocuğu şeklinde açılımlandırılıyordu.. (uydurduğum kelimeye gel.. almanca sanki amk.) üst cümledeki "basketbol çalıştırıcısı kimse" anlamında. karışıklık olmasın..

yüksek lisansta geçirmeme izin verilen son döneme girdim. tezi yazıp teslim etmem gerek. askeriyenin yüksek lisans için biçtiği süre doluyor zira. sivas temeltepe..

baĞzı konularda umutsuz vaka olduğumu keşfettim. baĞzen geleceğimden endişe ediyorum. baĞzı konulardaki baĞzı endişelerim baĞzılarını hiç alakadar etmiyor. 

baĞzılarının aĞzı kokuyor.

ergenlik ne garip lan.. bitmedi, bitmiyor..

başkalarının eski facebook postlarına bakıp yorum yapmak moda olmuş bi ara. şükür bana uğramadı ama ben yine de baktım ne var ne yok diye. B.K VAR!. insan kendini hep şuanki halindeymiş gibi düşünüyor. kafası hiç değişmemiş gibi davranıyor ya. hah işte. 2007deki iletilerine bak gerizekalı. bugün atarlandığın tüm mallıklar, tüm saçmalıklar sende de varmış.. malmışın la bildiğin.. mal..

mall of istanbul var bi de.. töbe yarappim..

geçen gün hayatımda ilk defa "üst kuşak" muamelesi gördüm. bir grup insan bana "ekşi sözlük ilk çıktığında size neydiyse twitter da bize o" dedi.. "sizin zamanınızda" fln dediler. "bana abi, abi dediler.." 
yaşlandığını kabul edemiyomuş insan. (26sında yaşlı ayağına yatan dingil.. 35te görüşelim balım..) tansu çiller görmüş insanız olm. pavır rencırs, pokemon, taso fln.. hep tarih öncesi bunlar.. cep telefonunun icadına tanıklık etmiş nesiliz lan. bize soni erikson gh388 neyse onlara ayfon sikspılas o.. nalet gelsin..

başka insanlarla anlaşabilmek için gösterdiğimiz sabrı, anlayışı, çabayı, kendi ailemiz için göstersek dünyaya barış gelir bence.. denemek lazım..

hüseyin sermet.. tek masterclassta hem piyanoya hem dünyaya bakışımı değiştirdi. büyük adam vesselam.. 

tipimden ötürü hiç kimseyi piyanist olduğuma inandıramıyorum lan. gerçi haksız sayılmazlar, kendimi bile zor ikna ettim.. bakkal olunacak tiple bachçal'dım. (besteci ismiyle kelime oyunu.. vaayy. "şopen-şofben" yapmadı ya, helal olsun çocuğa.. )

"kadınlar ve haksız, gereksiz tripleri", "erkekler ve sınırtanımaz öküzlükleri".. bu iki başlıktan herhangi birini veya ikisini birden irdeleyin.. epey like/fav/share/subscriber kazanırsınız.. 

bir hakaret olarak "değişik!".. ör: "nabıyon amk... derdin ne olm senin? Değişik!!." 

ordan burdan abuk subuk bilgiler edinip hiç alakası olmayan anlarda "bu arada geçen şöyle bişey öğrendim.." diye paylaşmaya bayılıyorum.. 

bu arada geçen şöyle bişey öğrendim; "seni gidi seniii!! " deki "gidi" bildiğin "p.zevenk" demekmiş.. yaa yaa.. (bkz: ntv tarih)

birtakım olaylar gelişti ve mahsun kırmızıgülün filmini izlemiş bulundum. lütfen izlemeyin. merak etmeyin, sormayın, prim yaptırmayın. sinema eleştirmeni olsam o adam bi daha film çekmesin diye elimden geleni yapardım o kadar net.. (engelli çocuğu oynayan arkadaşı bi kenara koyuyorum)

birdman çok iyi bu arada.. solo davul ile film müziği fikrine yepyeni bir boyut katmışlar. hayran kaldım..

bu arada geçen şöyle bişey öğrendim; erkeklerin meme uçlarına sahip olmalarının sebebi evrimsel bir kalıntı (bkz: kuyruk sokumu, göz iç diplerindeki kırmızı nokta haline dönmüş sürüngen dönemden kalan ikincil gözkapağı, kulakları oynattıran kaslar vs..) DEĞİLMİŞ!. y kromozomu aktif hale gelene kadar herkesin dişi olarak geliştiği, memelerin de o zamana kadar çoktan oluştuğu gerçeğiymiş.. yaa yaa..

saçım sakalım aldı başını gitti.. bağımsızlık için referanduma gidiyolarmış. piyasa gergin bekleyişini sürdürüyor.. 

SYRIZA'nın başkanı Suriyeli Rıza olmalıymış gibi.. bilemedim..

son olarak; hayatta bazen iyi, bazen kötü şeyler olacağını, kötü dönemlerde bissürü kötü şeyin üst üste gelmesinin normal olduğunu, ve herşeyin bir süre sonra düzeleceğini bilmek, kötü dönemlerde bir daha günışığı görmeyecekmişcesine mutsuz, iyi dönemlerde hiçbir şey bozulmayacakmışcasına mutlu hissetmene engel olmuyor.. (bu cümleyi ögelerine ayırana benden kahve!)

siyu..