6 Kasım 2016 Pazar

ne var ne yok? - onüç

melebalar. biriken şeyler var. buyruoaan..

bugünkü yazımızı gündemle açıyoruz. tıramp vörsıs hilıri. kelimeler kifayetsiz. üçyüzküsür milyonluk ülkede başkan adayı çıkara çıkara bu ikisini çıkardılar. hadi hilari zaten o işlerin içindeydi, ordan yürüdü diyelim. ama tıramp dediğin adam olaya şaka olarak girdi.. eşi dostu buna dedi ki "la danıld, başgan olsana la? sendeng has başgan mı bulacağılar ellaam..", bu da gaza geldi.. insanlar "e tamam, güldük eğlendik.. hakket kim la bizim ripablikın aday?" diyemeden seçim geldi.. şakaydı kaka oldu resmen. bize küçük amerika deniyodu ya. meğer onlar büyük türkiyeymiş ya la.. başkanlık bize de gelsin, ikinci seçime aliağaoğluynan emine girer.. demedi demeyin.. meyk törkiy gıreyt egen..

aliağaoğlu son reklamında arabalara ait olan yolun ortasında kollarını açıp "şu hayatta bir tek nerede duracağımla ilgili yanlış yapmadım" diyor. kamera zoom out yapıyor.. arkadan araba geliyor.. kadraja s.k şeklindeki binalar giriyor, "size de itekleyek mi bi tane? ortanca hanıma villa alacaam" sübliminalini veriyor.. fakirler karanfil bırakıyor.. gökten üç elma düşüyor..

benim asıl merak ettiğim, mustafa topaloğlu obama başkan olduğunda "velkam tu prezidensi" diye türkü çığırmıştı klipli mlipli.. tırampa da yapar mı aynısını? "saçının büllüğüne gurban olam tıraaamp" diye..

ülkenin son durum güncellemesi: Sifonu Çekin! (1 gün önce) (82846282 ifade) (23526 yorum) (27236472634 paylaşım)
yorum yap?...

metroyu ne zaman kullansam mutlaka güzergahımdaki bir durağın bir yürüyen merdiveni çalışmıyor.. caanım böyyükşeer belediyemin "ozan g.tün göbeğin aldı yürüdü, sen yürü diye merdivenleri yürütmüyorum balım" deme şekli olsa gerek. negadan düşüncelisin topbişim.. yerim..

arızalı (hareket etmeyen) bir yürüyen merdivenden inmek niye o kadar aceyib bişey lan? kafan iyiymiş gibi oluyo.. hele sona gelince böyle bi hız kesmen gerekiyomuş hissi ama kesersen de düşermişsin korkusu.. anlayamazsınız..

geçen gece duş alıyodum. bi anda elektrikler gitti.. hayatımda ilk defa zifiri karanlıkta duşta kaldım. klişe gibi sabunlu kaldım lan. elektrik gidince kombi de gitti, su 3 sanıye sonra soğudu. kasımda soğuk suyla duş başkadır.. durulanırken bi ton korku filmi senaryosu tabi.. elde bıçaklı ruh hastaları mı görürsün, kapıyı kırıp giren swat timi mi görürsün, beynimde holivut oscardan oscara koşuyo.. neyse bi şekilde durulandım, kurulandım çıktım. balkondan baktım tüm mahalle zifiri siyah.. çıt çıkmıyo.. bayılıyom elektrik kesintilerine.. aldım mum yaktım iki üç tane, evin farklı yerlerine koydum. bi sigara yaktım balkonda, sessizlik, huzur.. mutfağa girip havuç tatlısı yaptım (yeni takıntım.. durduramıyorum lan..).. tabii bi süre sonra "kardeşim bu kadar süre elektrik mi kesilirmiş? ikibinonaltı yılı oldu" diye först wörld pırablımım depreşti, hemen elektrik dağıtım firmasını aradım.. "bu ne kepazelik"ler, "efendim insan bi haber verir.. işimiz gücümüz var"lar, "6 saat boyunca neyin bakımı yahu"lar havada uçuştu.. kendi ağzıma kürekle vura vura uykuya daldım..

black mirror'ı da holivudize etmişin netflix.. thor'un çekici insin başına..

hayatımda ilk defa boş günüm yok. evet herkese söyledim, farkındayım ama.. boş günüm yok!.. daha ne olsun?? yedi gün evden çıkmak zorunluluğu ney lan..

senelik "ölesiye rezil et, insan içine çıkamaz hale sok kendini, mahçubiyet zehirlenmesi geçir ama s.kinde değilmiş gibi yaşamaya devam et.. mal.." kotamı bu sene erken doldurdum.. hem iyi hem kötü..

bay bay  türksel telefon hattı ve türksel süperonlayn, merhaba vodafon ve türksatuydunet.. dandik olmadığınızı ispat etme sırası sizde.. hayde göreyim sizi..

havuza yazıldım lan. baya gidip gidip yüzüyom zengin gibi.. sonuç zengin ürünü olsa da sebebim BEL FITIĞI.. amelelik baki..

geçen bi öğrencim baya şaşırdı 28 yaşında olduğumu öğrenince.. "ne biliyim" dedi, "böyle çok uzun zamandır öğretmenmişsiniz gibi.." dedi.. "teveccühünüz küçük hanım" dedim, "filhakika, manzarım civan olsa da cenanım a'mer."..  hey gidi..

gündemde bi ara da şu kürk mantolu madonna muhabbeti vardı. itin g.tüne sokup çıkardı herkes yorumcu kadını.. vay efendim bilmiyosa ne işi varmış televizyonda, yok efendim gerizekalıymış, aman efendim "okudum ama kayda değer bişey yok" diyerek cahilliğini yalanla örtmeye çalışmışmış, sepet efendim çok cahilmiş keşke ölseymiş,.. bu olay hem linç kültürünün hem popüler kültür yozlaşmasının çok net bir örneği bana kalırsa (kalmaz ya.. s.ktiret..). sosyal medya kullanıcılarının tamamı bi şekilde okudu veya okumuş gibi yaptı bu kitabı, eyvallah.. ne güzel.. beni rahatsız eden bu değil. fıttırdığım nokta şu; konu sanatla ilgili olunca ve şansa bala sosyal medya entelleri olan bizlerin bildiği bir esere denk gelince hata yapma lüksü kalmıyor kimsenin..vurun abalıya.. ikiyüzlülüğün daniskası.. popüler olanı bilelim, bilmeyeni gömelim, popüler olmamış sanat eserleri tabii ki de kimsenin s.kinde değil, atış serbest.. her günün her saniyesi televizyonda yapılan cahillikleri takip etmeye kalksan ömrün yetmez.. ama mesela tam da aynı videoda "madonna evet.. primadonna'daki gibi" diyen, jes mi jef mi ne, o adamdan ve o adamın söylediklerinden bahsedeni duymadım hiç. "prima donna"yı "pri madonna" diye iteledi adam. gık çıkmadı bununla ilgili.. varsa yoksa kürk mantolu madonna.. neden? çünkü yanında kahveyle instagrama bu kitabın fotoğrafını atmak modaydı bi ara. okumayanı dövüyolardı (ya da "okudum" demeyeni..). yorumcu kadının şanssızlığı kitap tercihiydi kesinlikle.. bir shakespeare oyununa yapsaydı aynı şeyi, veya bir yaşar kemal romanına, kimsenin ruhu duymazdı, o vidyo viral olmazdı, kadın itin g.tüne sokulmazdı.. o insanların işi o; tvde boş ve tırıvırı içerik konuşmak, beyin boşaltmak. 18. yy Fransız Operası tartışmalarını bekliyo herkes. ço aceyib.. hoş onu konuşsalar da bu sefer artislikle suçlayıp gömeriz.. kaçarı yok yani..

mesela sen de üstteki paragrafta "pri madonna", "shakespeare", "yaşar kemal" falan görünce benim için "hıyara bak. neye takılmış.. prima donna'yı bildiği için artislik yapıyor g.t.. he amk sen koymadın ya instagrama o fotoğrafı, bilen sen oldun.. he.." diye düşündün büyük ihtimal.. işte tam olarak bahsettiğim şey bu.. benim bir b.k bildiğim veya bilmediğim b.k üzerinden artislik yaptığım falan yok.. popüler olarak bilineni bilmeyenle az bilineni bilen insanları itin g.tüne sokmaya bayılıyoruz. kendi bilmediklerimizi bilenlerden bildiklerini bize bildirmelerini isteyeceğimize, bişey bilip bilmemelerine bakmaksızın en ufak bilgisizlik veya aşırı bilgililik gösteren kim olursa olsun had bildiriyoruz. unutmayalım ki; bildiğimiz tek şey hiçbir şey bilmediğimizdir..

bilim ne güzel şey lan..

kendimiz hiç ilk okula, orta okula, liseye, üniversiteye gitmemişiz gibi eğitimcilik yapmaya kalkıştığımız için öğrenciler arkamızdan tonla küfür ediyor, yıllar boyu lanet okuyor, adımızı nefretle anıyor ve hiçbir b.k öğrenmiyor, öğrenmek istemiyorlar.. bi insanın kendinin asla yapmadığı şeyleri öğrenciden beklemesi, hatta öğrenci söylediği şekilde davranmadığı zaman ceza vermesi ne korkunç.. bildiğin sergen yalçın lan.. "dediğimi yap yaptığımı yapma" diye tavsiyede bulunduğunu söylediydi futbolcularına.. bir memleket dolusu öğretmen sergen yalçın.. black mirror bölümü gibi..

çok çok yakın bir arkadaşınızın ismine çok çok benzer bir isme sahip başka bir arkadaş ile zamanla ilk arkadaşınızdan daha çok çok samimi olduğunuzu, feysbuk ana sayfada karşınıza çıkan eski çok çok yakın arkadaşınızın adını yeni çok çok yakın arkadaşınızın adı zannedip kendinizi doğrulamak için tekrar okumanız gerektiğinde anlıyorsunuz. çok çok enteresan bi kafa..

şimdilik bu kadar.. gafam çalışmiyi.. yine gelirse bişeyler yazarım.. 

olaysız dağılabiliriz..

hayde siyu!


11 Mart 2016 Cuma

Karalamalar - sekiz / öykümtrak

İki Cümle

Elini uzatsan dokunabilecekmişsin gibi görünen fakat aslında senden kilometrelerce uzakta olan bulutun sebep olduğu fırtınanın yarattığı, bulutun varlığına lanet ettirecek, başka bulutlara uzanma isteğini dahi köreltecek vehametteki yıkımın tek suçlusunun bulutun ta kendisi olduğu, ancak ve ancak bütün enerjini fırtına ile boğuşmaya harcayıp kendini tükettikten sonra nafile çabalarını ciddiye bile almadan zamanın akışı ile sakinleşen fırtına nihayete erdiğinde ve tüm bu kaosu örten sis perdesi kaybolup gittiğinde gün gibi ortaya çıkar; ve sen buluta ulaşmasının imkansız olduğunu bildiğin öfke çığlıklarını göğe haykırır durursun.
Haybeye.

29 Ocak 2016 Cuma

Karalamalar - yedi / öykümtrak

"İki çay" dedi..
Halbuki kafasından geçen cümlelerden hiçbiri "çay"  kelimesini barındırmıyordu. Bir ton şey vardı söylemek istediği. Fakat çenesinde o cümleleri artiküle edecek enerji yoktu. Çenesi çalışsa dili dönmezdi. Dili dönse nefesi düğümlenmiş boğazından çıkıp kelimelere hayat veremezdi. Söyleyemezdi hiçbirini işte. "Aborijin olsaydık keşke. Telepati yoluyla anlaşırdık ne güzel" diye düşündü bir an. Metafizik olgulara inancı olmadığından bu saçma düşüncesine gülüp geçiverdi anında. Gerçi göz teması kurmanın gücünü ilk elden deneyimlemişti defalarca. Göz göze gelmek pek çok anda işine yaramıştı. Bir roman dolduracak kadar çok cümleyi bir bakışla anlatabilmişti. Bu sefer olmuyordu. Bakamıyordu gözlerine. Konuşabilmek şöyle dursun, bakışlarına yakalanacak diye onun olduğu yöne bile bakamıyordu. Oysa ki beyninin en derin noktasından dilinin ucuna kadar cümleler diziliydi ardı ardına. Tek bir cümleye izin vermesi yeterliydi. Ateşleyici olacaktı ilk cümle. Devamı kendiliğinden çorap söküğü gibi gelecek, aklını gasp etmiş bu düşünceler yığınından kurtulacaktı. "Ne olacaksa olsun!" diye düşündü. Dilinin ucundaki ilk cümleyi sarf etmek üzere enerji toplamaya başladı. Ne kadar da zor birşeydi konuşmak. Gerçekleri konuşmak ama. Boş konuşmak kolay, hep yapıyordu onu zaten. Asıl konuşmak dediğin aklından, yüreğinden geçenleri dillendirebilmekti. Zor olan da buydu işte.
Düşünmeyi bir kenara bıraktı ve şöyle derin bir nefes aldı. Nefes alırken cesaret de doldurmuştu içine. Başını yukarı kaldırdı ve bu sefer başaracağını umarak dudaklarını araladı. Kelimeler kendiliğinden dökülüverdi dilinden...
"biri demli olsun"
...

22 Ocak 2016 Cuma

ne var ne yok - oniki

meleba. yeni bir ne var ne yok ile karşınızdayım.. buyruooan!..

bugün bulunduğum metroda 6 erkekten oluşan ergen grubu vardı. karne almışlar belli ki. bi tanesi içinde takdir belgesi de olan karne dosyasını elinde, herkesin görebileceği şekilde tutuyordu. diğerlerinin karneleri çantalarındaydı büyük ihtimalle. aklımdan geçen şu oldu "karne almış gençler.. ne kadar da s.kimde değil yaw". sonra aklıma kendi karne aldığım günler geldi ve düşündüm ben o 6 erkekten biri olsaydım ne olurdu diye. karnesi çantasında olanlardan biri ben olurdum sanırım. takdir belgem de olurdu. inektim zira. ama takdir belgemi bayrak gibi sallamanın öküzlük olduğunu düşüneceğimden çantamdan çıkarmazdım. bir yandan da etrafa "benim de takdirim var. bu artisin sallayıp durduğuna bakmayın. valla var lan. çantamda. ben de akıllıyım yani. tek takdiri o almadı. benim de var" bakışlarını atmadan tutamazdım kendimi. yüzüme öyle bir ifade takınırdım ki takdirini sallayan arkadaşı artislikle suçladığımı ve aslında benim takdirimin çantamda olduğunu bana bakan herkes anlardı. sonra yine düşündüm, ben o 6 erkekten biri olsaydım bize bakan insanların aklından geçen şu olurdu: "gençler karne almış.. ne kadar da s.kimde değil yaw".. insepşın yaptım.. 

bazen hayat... (bir takım ergen cümleleri...)... yaa yaa..

geçen gün lisemizi ziyarete gittik bi arkadaşla. hocalar, hoca olduklarını milli eğitim bakanlığına kanıtlamakla uğraştıklarından bahsetti. yeni bi uygulamaymış. 20 yıllık öğretmenlerden diploma istemişler "bakalım harbici öğretmen misiniz" diye.. y.rak kürek işler. neyse, bi gittik hocaların diplomaları, transkriptleri havada uçuşuyor. beraberce inceledik accık geyik olsun diye. sonra hocam dedi ki "solfejden 100 ALMIŞIM, müzik tarihinden 71 VERMİŞ. ne gıcıklardı lan"..  yarıldık sonra.. böyle de cool hocalarımız vardı bizim..
hocalar da bir zamanlar öğrenciydi ve hoca da olsalar kurulan cümle aynı tipik öğrenci cümlesi.. ne gadan neşeli lan.. belli ki o kendi hocalarına küfretmiş, bizler de onlara. bizim öğrenciler de bize küfrediyo kesin..
ağzınızı kırarım lan.. bırakırım valla.. eylülde gel..

"hoca bana taktı" var bi de. egoya gel.. emin ol hiçbi hoca sana takacak kadar seni s.klemiyo hacı.. kendini gandırıyon.. otur ders çalış..

iyi ki Miyazaki.. o olmasa 7 milyar insanın olduğu, insanlığın öldüğü şu dünyada nasıl huzur bulurdum? ço aceyib lan..

daha önce "aşırı kilolu göbeğimi böyle fıp diye çıkarıp atsak olmuyo mu?" diye sormuştum burda.. yeni soru: "baĞzı şeyleri beynimizden böyle fıp diye çıkarıp atsak olmuyo mu?".. eternal sunshine kafası..

her gün defalarca kadıköy-beşiktaş arasında uçup duruyonuz.. çük kadar simit parçasından ne kadar enerji elde ediyonuz da o kadar uçmaya güç buluyonuz? simit lan bu.. kilometrelerce uçmaya değer mi? vapurun peşinde döne döne heba ediyonuz kendinizi.. balık yiyen hayvansınız la siz, simit ne?.. martı işte.. s.kim kadar boyu, türlü türlü huyu..

içimdeki ergene açık çağrı: "istifa et .mın oğlu!"

evde sıçmak.. birkaç gün başka yerde kaldıktan sonra eve dönersin ve o an gelir, tuvalete gidip sıçmaya başlarsın. huzur dolar için. g.tün bayram eder. insanın evi gibisi yok dersin. tam g.tüne göredir çünkü evdeki klozet. lego gibi otururlar birbirlerine. 2000 parçalı puzzle'ın son parçasını yerleştirmek gibi.. evde sıç, mutlu sıç.. kakanı üzme..

holy trinity: ben, çay, sigara..

uyuyamıyor musunuz? işte size 3 adımda uyumanın sırrı..
1- yatağa girin.
2-kulağınıza şunu takın: https://www.youtube.com/watch?v=GnkzvAXWV-0
3-ağlamaya başlayın..
yüzde yüz uyuyakalma garantisi verilen bu yöntemle 3 saat içinde sızarsınız. tecrübeyle sabittir..

tekir, sarman, ankara, van derken sonunda Café kedisi evrimleşti.. yediğin yemeğe sulanan, perynirinden koparıp önüne attığın parçaya burun kıvıran, sonra arsız gibi dirseğine kafa ata ata kucağına zıplayan bi hayvan.. her yerim kıl oldu lan, sigigit!..

nişantaşı köpeği var bi de.. haus kafenin önünde yatıyo mütemadiyen.. slowpoke vardı pokemonda aynısı lan.. g.tünü kaldıramıyo.. sırf g.tü 700 kilo çünkü.. heyvan..

şu sıralar hayatım 5 farklı alandan hayvan gibi şiyyapıyo.. kime çemkireceğimi şaşırdım lan..

daha bi ton şey var aslında yazacak.. yazmıyorum amk.. merak et.. (çok da s.kinde..)

siyu!