4 Haziran 2010 Cuma

ne var ne yok? - beş

bugün beşiktaş üstgeçitin altında rastladığım hatıngızlar nereliydi dersiniz? isveç.. muhtemelen isveç..

mutsuzluk:
-algida kornetto yedikten sonra yanında "aşkına" diye verilen bedava dondurmayı da kendin yemek...
-özenle çıtlanan, diğerlerine nazaran daha iri olan çekirdeğin boş çıkması..
-nba maçını sabah 3.30a kadar bekledikten sonra tam maç başlayacakken deli gibi uyku bastırması ve maçı kaçırmak.. uyumadığın o 3 buçuk saatin içinde patlaması..
(mutsuzluk konsepti için bkz: umut sarıkaya)

şu ara beni istemediğim sonuçlarla karşı karşıya bırakacak şeyler yapıyorum.. hayırlısı..

ve salı günü piyano finali.. başarılar dilediğinizi duyar gibiyim.. may the force be with me.. (star wars kafası)

hayatımda ilk defa bu sene:
-okuldan bu kadar nefret ettim..
-piyano finali konusunda bu kadar heyecansız, endişesiz, gerilimsiz ve vurdumduymazım..
-devamsızlıklarım sınıra geldi..
-arkadaşlarımla bodruma tatile gideceğim..
-(notalarını yazmaya üşenmediğim)bir beste yaptım..
-haldun üstünelle kabataş iskelede karşılaştım..
-yakın bir arkadaşımın çok sevdiği akrabasının cenazesine, orada olma sözü verdiğim halde gitmedim.. (bkz: hayvan)
-snooker oynadım..
-etrafımda aşık olunacak kimse olmadığını düşündüm..
-bu kadar çok kahve içtim..
-ailemden ayrı, bireysel geleceğim üzerine çok ciddi planlar yaptım.. kısa ve uzun vadede geçerli olacak şekilde..
-saçlarımı 3e vurdurmayı düşündüm..
-bir dizinin (bkz: how i met your mother) sezon finali yapmasına üzüldüm..

şuan odamda dolaşan hayvani boyutlarda bir karasinek var.. vızıltısından ne yazacağıma konsantre olamıyorum..

evet.. kahrolsun israil.. ve evet.. kahrolsun anti-semitizm.. evet..

türk dizilerinin en çok seyredilenlerinde bile oyunculuk seviyesi o kadar düşük ki, ben de mi gidip bi ajansa yazılsam diye ciddi ciddi düşünüyorum.. o derece..

basket oynamayı unutmuşum resmen.. şut yüzdem %1e kadar inmiş neredeyse.. utanıyorum..

o diil de bi "eiffel 65" vardı.. "blue" diye şarkıları vardı.. ne güzeldi 90'ların clubber şarkıları bile ya...

federer elendi lan.. aslanım soderling..

geçenlerde okuldan çıktım. ışıklardan karşıya geçmek üzere bekliyordum.. karşı yönde, yolun yarısında, pembe üzerine beyaz puantiyeli elbisesi ile şirince bir hatıngız belirdi.. "şirin" olduğu konusunda kendimce bir yargıya vardıktan sonra, arabaların durduğunu görmek üzere kafamı sola çevirdim.. o sırada benimle beraber ışığı beklemekte olan, orta yaşlı iki bayan arkamda sohbet ediyorlardı.. kulak misafiri oldum;
-bak bak.. kıza bak.. solaryuma girmiş. bacaklara baksana..
-hangisi? şu pembe elbiseli olan mı?
-evet.. ben de geçen gün bi bronzlaştırıcı sprey aldıydım....(gereksiz cümlelerle devam eder..)
...
diyeceğim odur ki, hatıngızlar bile diğer hatıngızlara bakıp birbirlerinin bacakları hakkında yorum yapıyorlarsa, aynı şeyin erkişiler tarafından da yapılması olanca doğallığıyla bize göz kırpmıyor mu a dostlar? "vay öküz", "amma da hayvanmışsın", "bürrst!! camız!!" gibi hakaretamiz kelimeler sarfettiğinizi duyuyorum.. lütfen.. tekrar düşünün...
bunu ekine söylediğimde "evet abi. erkeklerin kızlara baktığı kadar kızlar da kızlara bakıyor.. birbirleri hakkında yorum yapıyor" dedi.. düşündüm.. aynı şeyi biz erkekler birbirimiz için yapıyor muyuz acaba?? hiç sanmam.. düşünsenize:"mahmut olum şu ışıklarda bekleyen herife bak lan.. saçını hangi jöleyle dikmiş acaba??.. pantolonuna da bayıldım ama o tişörtle olmaz.. o ne öyle gey gibi.. "
kulağa komik geliyor değil mi?..
madem ki cinsiyetler arası eşitlik diyoruz, bence ötekisinin de kulağa komik gelmesi gerekir.. (ki bence gayet komik.. arkamdaki ablaların pembe elbiseli hatıngız hakkındaki yorumundan sonra bıyık altından kişnemiştim açıkçası..) bi düşünmeye ve tekrar gözden geçirmeye değer..

birileri bana yazı geçirebileceğim, sıcaklığın 25 dereceyi geçmediği, bir basket sahasına, bir piyanoya, bir bilgisayara ve bol yeşilliğe sahip bir barınak bulabilir mi??

50ml 'lik absolute buldum.. tek shot'lık.. çok şirin birşey.. mutlaka bayinizden isteyin..

siyu..