6 Mayıs 2014 Salı

Deli Evlenmesi - iki

Geçen gün fark ettim;  arkadaş listemde tek soyadı olan dişi kişi kalmamış.. Herkes bi "Ayşe Yılmaz Türkyılmaz", bi "Fatma Ölmez Kahraman", bi "Hayriye Niye Neden".. 

Bu, şu demek: 


Erkek diyo ki "Ben modern bir bireyim. Eşim isterse alır soyadımı, istemezse almaz. Kadın hakları fln.. Bidi bidi.." Aslında kadınını kütüğüne geçirmiş olmaktan mutlu bilinçaltında. Devlet tesciliyle ona sahip artık. Soyadımı verdim, aileme aldım diyor. Artık kimse ona sahip olamaz diyor. Onunla bir tek ben sevişirim, ömrü billah başka penis göremez diyor.  İtiraf edemiyor sadece.. Eşinin 'kızlık' soyadını taşımaya devam etmesine ses çıkarmaması da bu yüzden. Bir nevi rüşvet. (Evet, ona hala "kızlık soyadı" deniyor. 'Evlenmeden önce kadının hiç sevişmemesi gerektiği' gibi korkunç bir mantık üzerine kurulu, kafalar giresice ataerkil sistemin terminolojisi..) Sorsan anlatır sana "eşitlik, özgürlük, kadın hakları.." Yav he he.. 


Kadın da diyor ki "Ben ataerkil düzeni tanımıyorum. Benim bir birey olarak adım soyadım var. Neden baskasının soyadını alayım ki? Sırf adet yerini bulsun, bürokratik işlerde problem çıkmasın diye aldım kocamın soyadını.." Canım.. Ne kadar naif.. Hala toplumda söz sahibi,  erkeklerle eşit haklara sahip, "bilmemkim'in eşi" değil de "bilmemkim'in ta kendisi" olduğunu zannediyor. Kadınlar kendi aralarında dahi tek başlarına bir birey olduklarının farkında olmadan, bunu umursamadan iletişime geçiyorlar çoğu zaman. "Altın günü" diye bişey var. Her hafta veya her ay "bilmemkimlerin eşleri" bir araya gelip bilmemkim'den aldıkları harçlıklarla bankacılık oynarlar. Tabii ki çay, kısır ve kek eşliğinde. Bunun modern karşılığı da "girls night out". Ekonomik olarak nispeten daha özgür, gece hayatından hoşlanan modern ev hanımlarının ayda yılda bir toplaşıp "şimdi sen bekarmışsın"cılık oynaması.. Bu sırada o 'night' 'out' olan 'girls'ün eşeri bir araya gelip futbol-siyaset-hatunlar üçgeni üzerinde muhabbet etmek yerine, bireysel olarak, başka 'out' olan 'girls'e fısıldamakla meşgul olur..Çiftler ertesi akşam ortak soyadıyla ortak çatı altında ortak parayla aldıkları televizyonda 'Ben bilmem eşim bilir' izlerler.. Çok değişik kafalar bunlar hafız.. 

"Lan entel dantel konuşuyosun, insanlar evlenmesin de 50 yaşına kadar çay bahçesinde mi buluşsunlar.. Sökük!!." diyeceksiniz.. Haklısınız, düzen böyle işliyor.. Adı üstünde: "Düzen".. Düzüyor..


"Gending gız bulamıyong, evli barğhlı insanlara boğh atıyong hömüağoyüm.." diyeceksiniz.. Ağzınızı kırarım..


Çift soyadı meselesinin dışında bir de evli arkadaşlar - evsiz arkadaşlar mevzusu var. Evsizken süper takıldığın insanlar bir bir yuvalardan uçup çift oluyorlar, yeni yuva kuruyorlar, kendileri gibi yuvalardan uçup çift olmuş başka insanlarla takılmaya başlıyorlar, hep bir iş güç koşturması içinde debelenirken bebek yapıyorlar, o bebekler büyüyüp yuvadan uçuyor çift oluyor, yeni yuva kuruyor falan filan.. Bundan sonrası kısır döngü. Bu döngüde evli çiftin evsiz arkadaşı olarak sen yavaşça dışarda kalmaya başlıyorsun haliyle. Evli çiftin sorumlulukları değişiyor, yaşam stilleri değişiyor ve doğal olarak bu yeni koşullara uygun evli arkadaşlar, eski standartlarda kalmış evsiz arkadaşlara tercih ediliyor. Her şey çok doğal ve olması gerektiği gibi farkındayım evet de, benim gibi müzmin evsiz arkadaşlara dolaylı yoldan (veya bazen direkt olarak) "sen de git evlen, evli arkadaş ol, takılalım hacı" demiş oluyor hali hazırda evli arkadaşlar. İnsanın içine buzağı oturuyor lan. Yapmayın.. 


Keşke gerçekten her şey; erkeğin ağzında gül, kadının önünde diz çöktüğü, kadının ise hülyalı edalarla uzak diyarlara baktığı düğün fotoğraflarındaki kadar tozpembe olsa. O zaman gerçekten pembe panjurlu evlerde yaşayıp pamuk şekerden yapılma yataklarda sevişir, küçük tembel-hayvan bebeklerimiz olur, bütün gün ağaçta sallanarak çilek yerdik. 


Uyanalım dostlarım: Evlilik=Delilik...