19 Mart 2011 Cumartesi

Karalamalar - beş / şiirimtrak

Belli

kime uzatsa elini
ya tutan olmaz
ya tutan, çok dayanmaz
gider.

ya tutarsa diye
ele güne
el uzatılır mıymış?
elalem ne der?

gel sen
hiç gitme, gel.
__________________________________


Tek

çakmağı her çakışında
dert defterinin bir sayfası yanıyor,
duman üfledikçe
keder kazanından bir damla daha buharlaşıyordu.

yandı,
buharlaştı,
göğe erdi sonunda..

yağmur olup yağdığında
avucunu açıp rahmet bekleyen
kimsecikler yoktu.
__________________________________


Sakın


son kurşunumdu oysa ki.
karavana attım..
_______________________________

10 Mart 2011 Perşembe

ne var ne yok? - sekiz

evet. "sekiz" bi dizi karakteri. farkındayım. sekiz diye isim mi olmaz, blog başlığı mı?.. siz karar verin..

bayaadır "ne var ne yok?" yazısı yazmıyodum, ne yazdığımı unuttum lan. bi başliyim de gerisi gelir herhal.. haydee biss....

hayatımda ilk defa bu sene:
-bi dersten bu kadar devamsızlık yaptım. (bir dönem boyunca hiç gitmemek..)
-yirmi üç yaşına girdim. (salakmış dimi. sekiz kez girilebilirmiş gibi..)
-evde bu kadar vakit geçirdim. yalnız..
-ağlamadım.
-bu kadar çok öğrencim oldu.
-kombo halinde hayırsızlıklar, odunluklar, hayvanlıklar yaptım.. pişman değilim.
-bir dersten dönem notu olarak "karne" me 15 geldi. utanmıyorum. beni bu hale getirenler utansın.
-televizyon yarışmasına başvurdum. hemde iki tanesine birden. biri "kelime oyunu" (acayip sarıyo lan!), diğeri "wipe-out".. asuman diyorum, başka bişey demiyorum..
-bi anlığına küfürden soğudum. iki kelimesinden biri ".mına koyim" olan bi arkadaş saolsun. ertesi gün düzeldim neyse ki.
-güzel hatun kriterimi, bir nebze de olsa, düşürdüm. özel sebeplerim var.
-iki arkadaşımı birden amerikaya uğurladım. biri gitti, biri gidici..
-burnumun içi bu kadar kaşındı. hapşuruk rekoru kırdım lan. yeter..
-saçlarımı komple 3e vurdurdum. (bkz: yarrak gibi adam - umut sarıkaya)

geçenlerde hayatımda ikinci kez kabız oldum. eski yazıları okuyanlar, sıçmak fiili ile ne kadar içli dışlı olduğumu bilirler. dolayısıyla kayısıya abanıp baş vermesini beklerken geçen zamanın nasıl bir işkence olduğunu tahmin edebilirler. haa eski yazılarımı okumayanlar, bağırsak faliyetimden bihaber kalsın. umrumda değil. (çok da s.kinizdeymiş gibi..)

galatasaray da takım mı olm? barçalıyım ben.

beşiktaşta bi büfede iki gıdım bişey yiyeyim dedim birkaç gün evvel. büfe, akaretler ışıkları tepeden gören bir konuma sahip. kendi düşüncelerimi bile duyamayacağım kadar uğultu var anlayacağınız. akşam saati üstelik. trafik gavur .mı...
sparişimi verdim. bekliyorum.
yolun ortasında bir polis memuru abimiz üstünde fosforlu yelek, ağzında düdük, "buraların ağası benim!" tavırları takınılmış bir halde bir o yana bir bu yana adım atıp, zaten olabildiğince akmakta olan trafiği, düdük öttürerek hızlandırabileceğini sanıyordu herhalde ki; 10 dakika boyunca nefes almadan düdük çaldı. trafik hızlandı mı? hayır. sürücüler polisi umursadı mı? hayır. e nooldu?? yıprandı benim sinirler, gitti ömürden bi 5 yıl daha. yetmezmiş gibi, zaten sağlam olan cehennemdeki yerimi, 10 dakikada ettiğim küfürlerle adeta kütüğüme geçirdim. ikametgah alıcam muhtardan (şeytan muhtar mı lan? yoksa reha mı muhtar?)(espri yaptığını sanan masum genç.. gel gel.. kucağıma gel..).
birinin, arabaların düdük öttürme enerjisiyle çalışmadığını bütün gerizekalı trafik polislerine anlatması lazım.. yoksa, ilk karşılaşacağım trafik polisi düdük öttürebilmek için osurmak zorunda kalacak!!!...


23 oldum olum. jordan lan. michael jordan!!

bu seneki smaç yarışması, jordan'ın katıldıkları hariç, gelmiş geçmiş en iyi smaç yarışmasıydı. kendimden geçtim...

gecenin bir yarısı eve dönerken bütün mahallenin elektrikleri kesildiydi bi keresinde. nasıl bir mutluluk, nasıl bir huzurdu o ya.. başım döndü. gerçekten başım döndü mutluluktan.. çıt yok koca mahallede, sokakta tek başımayım, sadece ay ışığı ile aydınlanıyor ortalık. eve yürüyordum, durdum, dikildim. beş - on dakika durmuşumdur moron gibi öylece. unutulmaz bi gece diye buna derim ben.. (niye anlattım lan ben bunu şimdi)..

debussy, benim bestecim. buna karar verdim kesin olarak...

çağdaşlarda toplandık yine bi akşam. bilgisayar oyunu gecesi için fazla kalabalıktık. cranium oynayalım dedik biz de hep beraber. "balayı" denince, 3 kişi ortak 3 şey düşünemiyomuş bunu gördüm. algılarım iflas etti.. balayı lan?!?!
o sorudan puan alamayınca grupça "iki eliyle bi s.ki doğrultamamak" deyiminin canlı örnekleri olduk. buradan grup arkadaşlarıma sesleniyorum: "balayına gitmeyin. valla... paranıza, zamanınıza yazık." ... tatil diyo yaa.. deniz diyo, yüzme diyo... öehhh!!

taksiciye "bu ne trafik abi, istanbul iyice yaşanmaz oldu artık" deyin.. gerisi kendiliğinden gelir..

bikaç yıl önce otobüste giderken yanımda oturan amca benimle muhabbet etmek istedi. (tipik otobüs amcası).. işte nerde okuyosun ne olucaksın fln derken hatun muhabbetine getirdi konuyu. (oha..) sonra başladı bana taktik vermeye.. yok kibar olucaksın, yok çiçek vericeksin.. böyle normal normal tavsiye verirken bi anda "kİlitorise dokunucaksın" dedi... kilitlendim.. güldüm sonra.. kendi de yarıldı bunu der demez.. "tabii" dedi kendini onaylamak için "bencil olmıycaksın, hassas noktaları biliceksin, kİlitorise değiceksin.. şindi ben çok iyi bir insanım anlıyorum kadınları. onları bi çiçek gibi sulıycaksın. ama herkes benim gibi değil ki! mesela benim kahvedeki arkadaşlara kİlitoris diyorum mal mal bakıyolar bana. öküzsünüz olum diyorum azıcık kibar olun lan! diyorum onlara.. ama sen akıllı bi çocuğa benziyosun. sen işini bilirsin. gençsin...." dedi..
"ağızda diş yok pezevengin, ettiği laflara bak hele.." dedim içimden.. pis pis gülmeyi de ihmal etmedim bi yandan. yavşak gibi..

sokaktaki vatandaşın biri sordu ne okuyosun diye, konservatuar - piyano dedim, haa bitince düğünlerde fln çalabilirsin inşallah iyi para var o işte dedi. (bir cümleyle dumur sound)

şu sıralar kendi kendime konuşma olayını abartmış durumdayım. özellikle otobüste ve yolda yürürken. baya sesli filan konuşuyorum bazen. insanlar tırsıp yüzüme bakıyolar "deli mi la bu?" diye.. değilim lan. valla deli değilim. canım sıkılıyo sadece..

o diil de, amerika ne de güzel s.kertti bütün arap ülkelerini alttan alttan.. yok devrimmiş, yok halk ayaklanmış, yok millet bıkmış, aydınlanmış, akılları başlarına gelmiş bilmem ne.. hadi len.. yemezler.. yakın dönemdeki avrupanın küçük devletlerinde çıkan isyanlara bakın, ırak'a bakın, afganistana bakın, koreye bakın.. pek çok resim arasındaki 10 farkı bulun..
bi de çıkıp "halk bilinçlenmiş. isyan etmişler. bu bi devrimdir. ...... halkının yanındayız" fln diye konuşuluyo etrafta.. oha! hakkaten oha!!...
o uçak gemilerinden bi tanesi bir gün bizim de g.tümüze giricek diye endişeleniyorum. gidişat o yönde malesef...

son birşeye daha değinmem lazım.
geçenlerde bir üniversite öğrencisi, kendi blog'unda başbakanı eleştirdi diye gözaltına alındı.
gerçekten kelimeler yetmiyor.
insanların blog yazılarını dahi takip ettirmek, karşıt seslere tahammülsüzlük, "dediğim dedik çaldığım düdük" anlayışı, faşizan bir zihniyetin ürünüdür.
zaten internet hariç hiç bir alanda fikirlerimiz dinlenmiyor, önemsenmiyor, bari bırakın da internette ne düşünüyorsak, ne hissediyorsak yazalım. kendi gencinize bu kadar zulmetmeye hakkınız yok. en tutucusundan en anarşistine bu gençliktir ülkenin geleceği. bizim aramızdan çıkacak ileride sizin koltuğunuza oturacak insanlar. kendinizce doğru şeyler yaptığınız zaman yandaşlarınız tarafından alkışlandığınız kadar, karşıtlarınız tarafından eleştirilmeyi de göze almalısınız. "ileri demokrasi" varsa "ileri eleştiri" de vardır. her fırsatta demokrasiden dem vuran insanların, demokrasiyi işlerine geldiği gibi kullanması, hem demokrasinin zaaflarını, hem de insanların ne kadar ikiyüzlü olabileceğini ortaya koymaktadır. dünyanın en pahalı benzinini kullanıp gık çıkarmayan bir milletin mensubu olarak, kara koyun olmaya çalışmak, bunun için çaba sarfetmek, bizler için onurdur.
ben bu blogda genelde siyasi içerikli yazılar yazmam. sebebi gözaltına alınma korkusu değildir. şahsen, siyasetin sıkıcı birşey olduğunu düşünmemdir. fakat böyle olaylar olduğu sürece arada bir eleştirel yazılar yazmak benim için zorunlu hale gelecektir. bu blog da takip altına alınırsa diye not düşeyim istedim.

hayde siyu!