19 Nisan 2010 Pazartesi

ne var ne yok? - iki

isveç.. amerika da olabilir ya da kanada.. ama yok ya.. isveç.. evet isveç...

ömrüm yolda geçiyo.. bunu farkettim..

bugün festivalin son günüydü.. 19:00 seansında "köpek dişi" adlı filmi izledim.. tavsiye ederim.. özellikle de benim gibi bi "haneke-sever" iseniz.. yunan filmi olmasına rağmen buram buram haneke kokmakta.. veri nays..

eve dönerken taksimden 129t ye bindim.. körüklü mercedes... yeterince kalabalık olan otobüsün körük kısmında irili ufaklı 10'a yakın sayıda roman vatandaşımız etraflarına aldırmadan olanca gürültüleriyle konuşuyorlardı.. üç adet küçük (yaklaşık 3-8 yaş arası) roman çocuk otobüste hoplaya zıplaya oyun oynuyor, bağırıyor, kendi çaplarında fazlasıyla eğleniyordu.. ben ise körüklü mercedesin en arka kısmında, motorun olduğu yerdeki boşlukta kapıdan tutunarak ineceğim durağın gelmesini bekliyordum.. barbarosu tırmanasıya(!) kadar otobüs, gavur .mı sounduna büründü.. (bkz: kalabalık)
velhasılıkelam, köprüye vardığımızda otobüsün orta kısmından kesik kesik darbuka sesleri yükseldi.. belli ki bir yetenek yuvası (bkz: roman çocuğu) daha yerinde duramayıp darbukasını tıngırdatma çabası içine girmiş, fakat kalabalık ortamdan da çekinmişti.. ara ara ritm atmaya devam etti.. beni gülme aldı.. otobüs insanlarının büyük çoğunluğu da sırıtmaya başladı.. sonra bir roman teyzemiz "oooohhh" diyerek parmaklarını şıklatmaya başladı.. aynı anda yetenek yuvası sabit bir ritm tutturmuştu bile.. 5-6 saniyeliğine bir hıdırellez kafası yaşadık otobüscenek.. ben kafamı körüklü kısımdan kapıya (yani önüme) doğru çevirdim.. tam önümde ayakta bekleyen bir kalabalık mensubu daha vardı.. kısa boylu, bıyıklı, gür kaşlı ve açık kahverengi gözlü..
işte bi cümleyle "kişnemekte olan ozan" ı yerle bir edip yerine "buzdolabı ozan" ını koyacak olan insan önümdeydi.. dedi ki;
- "başbakan bunlara ev felan veriyo ya.. kıbrısta versin o evleri biz de kurtulalım beladan.."
cümlenin kelimelerini sarfederken, konuşmasının barındırdığı yoğun güneydoğu esintilerinden kürt vatandaş olduğunu anlamıştım.. yanıtladım;
- "ne belası ya.. ne güzel her yerde eğleniyorlar adamlar.. keyifli değil mi??"
- "hepsi bunlar gibi olsa ne güzel ama... ... "
hemen arkamda duran ve konuşmasında barındırdığı ağır istanbul esintilerinden türk vatandaş olduğunu anladığım diğer bir otobüs insanı da lafa karıştı;
- "kıbrısa mı? hıh.. bunları kıbrısa göndersen, kıbrısı da ele geçirirler sonra bize satmaya kalkarlar!!.."

..

öylece kalakaldım.. hayatımda bu kadar ironiyi bir arada yaşamamıştım.. türk vatandaş ve kürt vatandaş.. tek ihtiyacınız birer ayna bence...

gece yarısı eve dönerken, özellikle minibüs yolundan giden kadıköy kartal minibüslerinde inanılmaz bir rakı kokusu oluyo hacı.. o akşam içmemiş bile olsam sarhoş iniyorum godumunun minibüsünden..

bilica petrol işine giriyomuş diye duydum?? iyi kazıyor vesselam..

uzay turisti olucam... da parayı nerden ne yapıcaz müdür? bi el atsan..

bişey rica ediyorum.. türkler dizi yapmasın.. n'olur yapmasın..

şu sıralar çok sık hayal kırıklığına uğruyorum.. beklentilerim fazla sanırsam.. bi ayar çekmem lazım..

o diil de shakespear sonnet'ler diyorum... bi de ah diyorum ingilizcem tamamını anlamaya yetse keşke diyorum.. diyorum ama kime diyorum??..

30-40 yaş üstü insanların facebook profillerinin olması size de tiksindirici gelmiyor mu?? ne işiniz var yahu?? gidin balkonda çay felan için.. donla gezin evde veya tavla oynayın eşinizle.. cık cık...

insanın gelecekten beklentisi olmaması normal midir?? anı yaşama geyikleri felan.. bilemedim bi an..

başka bir "ne var ne yok" yazısında görüşmek ümidiyle.. siyu!!

2 yorum:

  1. adamsın ozan, aynı zamanda çok fena bir centre back oyuncususun, seviyorum seni, devam. brotherhood of blogz.

    YanıtlaSil